Kur’an’ı Kerim ayetlerinde pek çok kez, Allah’a gönülden teslim olan kullar olarak dua etmek ve Allah’ın yüceliğini ifade etmek emredilmiştir. Dua mana itibariyle çağırmak, seslenmek, istemek; yardım talep etmek gibi anlamlara gelmektedir. Dua kulun Allah’a olan bir yönelişidir. Dua kul üzerinde psikolojik manada bir rahatlama, huzur ve gönül tatmini doğurur. Duada Allah ile kul arasında bir vasıta yoktur. Kul, Yaratanına halini arz eder ve niyazda bulunur. Bu yüzden kul açısından dua etmek oldukça önemli bir ibadettir. Bizim için gerçek manada neyin hayırlı olacağını sadece Allah bilmektedir. Bizim zahiren hayır gördüğümüz ve istediğimiz bir şey aslında hayırlı olmayabilir. Bu durum pek çok insanın başına gelmiş ve gelmekte olan bir husustur. Bu yüzden Allah bazen bizim için hayırlı olmayacak bir şeyi nasip etmediği gibi hayırlı olacak olsa da kulunu sabır imtihanına tutmak için istediğimiz şeyi nasip etmeyebilir. Tüm bunlardan dolayı dua etmekte ve Allah’a gönülden bağlanmakta ısrarlı ve samimi olmak gerekmektedir. Olaya dua ettim ama kabul olmadı şeklinde yaklaşmak bir mümine yakışan tavır değildir. Her şeyde hayır aramak ve tatmin olmak en doğru olanıdır. Duanın samimiyet içerisinde ve ne söylendiğinin bilinerek yapılması amacına daha uygun olacaktır. Allah kullarında bazen türlü imtihanlarla zorluk ve sıkıntılarla sınar. Bazen de insanlar bu dünya hayatında yapmış oldukları bir takım hataların bedelini öderler. Her ne durumda olunursa olunsun Allah’tan yardım dilemeyi ve Allah’a yönelmeyi hayatın temel prensibi edinmek gerekir. Kul Allah’a dayanıp güvenirse ve gerçek dost sadece Allah’ı bilirse mutlaka yardım görecektir. Ancak pek çok kişide görüldüğü gibi Allah’ı sadece zor zamanlarda hatırlamak ve çaresiz kalındığında O’na dua etmek yanlış bir tutumdur. Zorda ve çaresiz kaldığı anlarda Allah’a yakardan sonra sıkıntısı gideriliğinde tekrardan eski hayatına dönerek adeta Allah’ı adeta unutan pek çok çok örnekle karşılaşırız. Bu gibi örnekler tekrardan çaresiz kalana kadar Allah’ı hiç düşünmez ve hatalardan uzak durmazlar. Oysa Kulun Allah’a muhtaç olmadığı tek bir an dahi yoktur.

Dualar gönülden ve samimi bir biçimde yapıldığında Allah mutlaka en olumlu ve güzel bir biçimde cevap verecektir. Dualar dünyevi maddi isteklerden çok hem bu dünya hayatında hem de ahirette hayırlı iman ve ihlas sahibi kullardan olunmasının dilenmesi ve Allah’ın bize sunmuş olduğu sayısız nimet ve imkandan dolayı şükredilmesi daha uygun bir tutum olacaktır. İstenilen mal ve mülk şayet kişiyi bu dünya hayatında saptıracak ve azgınlık yapmasına sebep olacaksa böyle bir kişi için sahip olduğu ve olacağı malın şerden başka bir tarafı bulunmamaktadır. Kula düşen Allah’a gönülden bağlanarak dua etmektir. Neyin hayırlı olduğu ya da neyin nasip olacağı sadece Allah bilgisindedir. Dua’da korku ve ümit bir arada bulunmalıdır. Zira Kur’an’ı Kerim A’raf Suresi Ayet 56’da: ”Allah’a korku ve ümitle dua edin” diye buyrulmaktadır. Allah’ın rızasını kaybetmekten, nefsin doymaz istekleri karşısında kibirlenmekten korkmak ve Allah’ın rahmet ve merhametine sığınarak ümit etmek gerekir. Duaları içten ve samimi bir şekilde yapmak, aceleye getirmemek gerekir. Hem kendimiz hem yakınlarımız hem de tüm inananlar için dua etmeye çalışılmalı bu konuda cömert davranıp kendimiz için dilediğimiz hayırlar diğer samimi Müslümanlar için de dilenilip arzulanmalıdır.

#

No responses yet

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *